4 Mart 2016 Cuma

Eski Kurucular Şimdi Oyuncular

Afganistan'daki Marksist hükümetin daveti üzerine Komünist lider Leonid Brejnev'in emriyle Sovyetler Birliği, 24 Aralık 1979'da Afganistan'a girmişti. Afgan mücahitler, Ruslarla 9 yıl savaştılar. Yenilen Sovyet askerleri 15 Mayıs 1988'de geri çekilmeye başladı ve 15 Şubat 1989'da büyük kayıplar nedeniyle Mihail Gorbaçov'un emriyle işgal sona erdi.
Savaş sonrası Sovyet güçleri, resmi kayıtlara göre Afganistan’da 14 bin 453 askerini kaybetti. Okumak İçin Tıklayınız. 
Muhtemelen ölen Rus asker sayısı gerçekte daha fazla. 451 Sovyet savaş uçağı düşürüldü. Afganistan hezimeti Sovyetlerin sonunu hazırladı. Afganistan’dan askerlerini çeken Gorbaçov döneminde SSCB darmadağın oldu.
Sovyetler, Afganistan'a girdiğinde, buranın Sovyetler’e bağlanacağı ve Rus toprakları olarak Hint Denizi’ne kadar inecekleri yazıldı, çizildi. Ama neticede SSCB Afganistan'dan kovuldu ve BİRLİK dağıldı.
Bu defa 11 Eylül saldırılarını bahane eden ABD, 2001 sonbaharında Afganistan’ı işgal etti. ABD’nin buraya yerleşeceği veya “kuzey” “güney” diye ülkeyi ikiye böleceği yazılıp çizildi. ABD ve yandaşları da burada tutunamadı. Bu sefer dünyanın diğer süper gücü ABD ve diğer destekçileri de o garip Afganistan’dan tekme tokat kovuldu, zelil ve perişan edildiler.. Okumak İçin Tıklayınız.
Rusların, Amerikalıların, Avrupalıların... Kısacası Haçlı-Siyonist ittifakının küçümsediği işgal ettiği o Afganistan, zayıf ve fakir de olsa hala bütün olarak ayakta duruyor.. Milyonlarca şehit verse de bugün Afganistan süper devletlere mezar oldu.
Afganistan'da şu an bulunan tek askeri ve siyasi güç Türkiye'dir. Türkiye, resmen NATO adına orada ama tüm birlik ve komutanlıklar Türk askerinden oluşmaktadır. Başka yabancı güç kalmadı.
ABD Irak'ı işgal etti... Okumak İçin Tıklayınız. 
Yıllarca, artık “ABD buradan çıkmaz ve Bağdat artık Washington oldu” denildi, “ABD, Türkiye’ye komşu oldu” denildi. “Kürtler ABD’ye bağlanıyor” diye konuşuluyordu. ABD, Irak’ta da tutunamadı. Çekildi, defolup gitti.. Gitti gitmesine ama yerini İran'a bıraktı. Tüm Irak'ı, İran denetimindeki Iraklı Şiilerin yönetmesini istiyordu. ABD zahiren İran’a düşmanmış gibi yapıyor ama Irak’ı, Tahran’a teslim etmeye yelteniyordu. Başbakan Nuri El Maliki bunun taşeronluğuna soyunmuştu...

Ama Irak Kürtleri ABD’ye uyup İran’a teslim olmadılar. Sünniler ise Saddam’ın generalleri, Saddam’ın istihbarat birimleri eliyle dünyayı sarsan işler yaptılar ve İran’a onlar da teslim olmadılar..
Yani işgalciler, Irak’ı da tam olarak arzu ettikleri gibi bölemediler. Herkesin kan, can, para döktüğü Irak'ta yine Sünni ve Kürt kesimler, ABD’ye veya İran’a değil aksine Türkiye’ye yaklaştılar. Bugün artık Irak Kürtleri, Ankara ile kader birliği yaptılar ve fiilen Türkiye’nin bir parçası haline geldiler. Eğer Irak, ABD’nin isteği doğrultusunda ilerde bölünecek olursa Kürtler de dahil özellikle Sünni halkın yakınlaşma veya birleşme konusunda hangi ülkeyi tercih edeceğini öğrenmek için müneccim olmaya gerek yok. Türkiye’nin Irak Şiileri ile de çok iyi ilişkileri var.

Şimdi gündemde Suriye var ve Suriye’nin de üçe bölüneceğinden söz edip masabaşı yeni “Sykes-Picot haritaları” yayınlıyorlar. Washington’da oturup yeni Suriye haritaları üretiyorlar. Şurdan şura Esad’ın olacak, burdan bura PYD’nin olacak. Kalanı muhalifler yönetecek. IŞİD de şurada duracak.. Ohh ne ala...
1991’de işgal ettiğinden bu yana Irak’a düzen getiremeyen, şekil veremeyen, 2001’de işgal ettiğinden bu yana Afganistan’da nizam sağlayamayan Amerika şimdi de Suriye’ye çeki-düzen getirecekmiş. Vay anam vay...
Washington’un üfürükten senaryolarını vahiy gibi görerek bu ülkede ve bu bölgede gelecek planı yapanlar kafalarına şunu soksunlar: 25 yılda Irak’ta, 15 yılda Afganistan’da düzen kuramayan ABD, Suriye’de asla düzen kuramaz, kuramayacak..
Yayınladıkları parçalanmış Suriye haritaları ABD’nin psikolojik savaşının bir yansımasıdır. Kaddafi’den sonra Libya’yı bölmek için de çok uğraştılar. Bölmek için Halife Hafter isimli işbirlikçi generali desteklediler. Ama beceremediler. Okumak İçin Tıklayınız.
Bundan sonraki haritaları işgalci güçler, işbirlikçi azınlıklar değil, toprağın sahibi olan halklar belirleyecekler. Çünkü artık halklar, sömüren istilacılara fırsat vermeyecek. Halklar işgal güçlerine ve ihanet şebekelerine karşı savaşlarını devam ettiriyorlar. Suriye’de devam eden savaş, işte böyle bir savaştır. İstikbal, sömürgecilerin, vesayetçilerin, güçlülerin değil, halkların ve halklarla beraber olan devletlerin olacaktır.
Bu nedenle Türkiye, dış siyasetini ülkelerdeki yönetimler üzerine değil, halklar üzerine inşa ediyor. Bu nedenle Türkiye, bugün yedi düvelle mücadele ediyor, yetmiş yıllık ABD-NATO macerasını çöpe atmaya hazırlanıyor.
Artık Türkiye olmadan bu coğrafyada hiçbir proje icra edilemez. Zemin bulamaz, tutunamaz. Ortadoğu’nun da İslam dünyasının da kalbi Türkiye'dir.. Güçlü devletlerin dünyayı paylaştığı ve yönettiği dönem artık bitmiştir. Yeni Dünya Düzeni, hakiki manada halkların irade ve tercihlerine göre şekillenen bir dünya düzeni oluyor.
Batı yüz yıl önce İslam coğrafyasına misafirliğe gelmişti. Gelirken eli boş gelmedi, fitne-fesat ve bombalarını hediye getirdi. Yüzyıl sonra şimdi Müslümanlar Batı'ya iade-i ziyarette bulunuyorlar. Herhalde eli boş gitmeyeceklerdir.
Tehditkâr ve buyurgan üslupla Türkiye ve İslam alemine nizam vermeye çalışan Batı, bu günlerde ne oldu ise hümanistleşti. “Dünyamızı savaşla değil, barışla dizayn etmenin mümkün olduğu” telkin etmeye başladılar.
Şimdi oyunun kuralları değişiyor. Bundan sonra kuralları Batı değil, başkaları koyacak. Görünen köy kılavuz istemez. Umutsuzluğa gerek yok. “Gözü olana gün ışımıştır.” [Alper Tan]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder