28 Mart 2014 Cuma

Kör'müyüz Yoksa Akıl'sız Mı?


Görüyoruz Ki Ülkem Vatandaşlarının(12'den 72'ye) Zihinlerine Devrimci Bir Zihniyetle Askeri Olmasa Da Sivil Darbe Zeminini Her Zaman Hazır ve Sıcak Tutular.
Devrimci Zihniyetleri Öyle Empoze Ettiler Ki Bu Devrimden Çıkıp Sempatiyi Aştı...
Öyle Körlük ve Kütüklük Arttı Ki Öyle Arttı Ki Ülkem Türkiyemde Bir Savaş Çıksa Bu Partizanlıkla Gelen Düşman Güçlerine El Açıp Aman Dileyecek Zihniyetler Çıktı.
Sırf Tayyip Düşmanlığına Vatan Millet Sakarya Naraları Atanlar Düşmanlarının Eteklerini Öpmeyi Bırak Etek Altına Girer Olmuşlar...
Türkiyem Topraklarına Girerler mi Diye Endişe Edileceğine
Savaş Çıkarsa AK Gençlik Savaşsın Hainliğine Girer Olmuşlar.
Hükümet Muhalefeti ile
Devlet Muhalefeti Aynı Şeyler Miydi Yoksa Farklı Mıydı?
Yoksa Bu Akıl Hocalar Bunları Öğretmeyi Mi Unutmuştu...
Belkide Bilerek Yapılmıştır!
Kim Bilir...
Devlet Otoritesi Tartışılmaya Başlanıyor Ve Hükümet Muhalefeti Ile Devlet Muhalefetliği Aynı Kefeye Oturtuluyorsa
Bu Vatan Millet Sakarya Naraları Atan Vatan Hainleri Nasıl Olur Da Bunu Millet Sevgisine Ithaf Edilebilir.
Vatan Satanlar Nasıl Olur Da Toprak Satıldığını Ile Sürebilirler...
Neler Ile Konuşuluyor
Neler Ile Dinleniyor Bu Ülkede...
Devlet Otoritesini Sarsacak Olaylar ve Planlar Dönerken
Millet Evlatlar Çıkıp Tayyip Ve Yandaşlarını Asma Peşindeler...
1900'lü Yıllarda Tavan Yapan Mandacı Zihniyet Her Darbede Kendini Ifşa Edip Yeni Oluşumlarla Varlığını Sürdüregelmisken
Şimdilerde Cemaat/Cemiyet/Örgüt Adı Ile Ifşa Olmuşken
Türkiye Cumhuriyeti Devletine Misilleme Yaparak Intihar Girişimi Yapmış
Suriye Maşasını da Tutarak Cinayet Görüntüsü Vermeye Çalışmaktadır.
Amma Ve Lakin Görüleceği Üzre Kaç Yüz YILDIR Yaptıkları Planları Yine Yaparlar.
Bir Oluşumlarını Ifşa Ederken O Oluşumu Başka Bir Yapıya Dönüştürürler...
Cemaat/Cemiyet/Örgüt Ne Derseniz Artık Gitti
Hemde Son Saldırısını Yaparak Bana Göre...
Yenisi Acaba Devletin Bekasını Hangi Yapıları Ile Tehdit ve Tehlikeye Atmak Için Kuluçkaya Yatacak...
Söz Çok Da Söz Kadar Vatanını Satan Vatan Haini De Çok...[i.g]





21 Mart 2014 Cuma

KÜRŞAT ( KÜR ŞAD) ve 40 Yiğit...


Yedinci yüzyılda yaşamış Çin sarayına yaptığı baskın ve ölümü ile efsanelere konu olmuş bir Türk (Göktürk, Tu jue) prensi, (? – 639) Asıl adı Şu Tigin’dir. Kür şad adını amcası (ve son kağan) Kara Kağan vermiştir. Kür eski Türkçede ok anlamına gelir. (İsmin aslı şad ünvanıyla yazıldığından, Kür şad’tır. Fakat ses uyum kurallarıyla, Kür şad haline gelmiştir.) Çin kaynaklarında 阿史那結社率 (Ashina Jiesheshuai) olarak, Rus ve Kiril alfabesini kullanan Türki devletlerin kaynaklarında ise Кюрчат ya da Куршат olarak geçer.

YAŞAMI Kür şad’ın Yaşamı hakkında bilinenler çok kısıtlıdır. Babası 619-621 yılları arasında Doğu Türk kağanı olmuş olan Çuluk Han’dır. Kür şad üvey annesi olan Çin asıllı Yi Çink Hatun’un babasını zehirleyerek öldürdüğünden kuşkulanıyordu. Bu sebepten, babasının yerine kağan olan amcasının eski bir Türk geleneği gereği, Yi Çink ile evlenmesi aile içinde kırgınlığa sebep oldu. (Bu bilgiler net olmasa bile Bozkurt veya Asena ailesinden bir asil olduğu kesin olarak bilinmektedir, bu konudaki en iyi kaynak olan Çin yıllıklarında bunlar açıkça anlatılmaktadır.) Kağanlık 629 (veya 630) yılında yıkıldı. Kağanlık toprakları fiilen Çin yönetimine geçti. Kağanlığın soyluları da gözaltında bulundurulmak için, o dönemdeki Çin başkenti Şangan’a sürüldü. ( Bugünkü adı Sian olan Şangan günümüzdeki Çin başkenti Pekin’in kuş uçuşu 910 km kadar güneybatısındadır.)
Kür şad’ın çok güçlü ve etkileyici biri olduğu, çok usta bir cengaver ve silahşör olduğu, insanlarda hayranlık uyandırdığı, ve bu yüzden Çin imparatoru Tai Zong’un bile gözünü korkuttuğu, Çin imparatorunun Kür şad’ın varlığından hal ve hareketlerinden rahatsız olduğu. Kür şad’ın Çin sarayı veya başkentinde bulunmasının çok tehlikeli olacağını düşündüğü ve bu konuyu Gök Türk kağanına ve Tiginlere bildirdiği Çin kaynaklarında ayrıntılı olarak yazılıdır.
İMPARATORU KAÇIRMA PLANI Kür şadı üne kavuşturan olay 639 Ağustos’unda gerçekleşti. Kür şad 40 kişi olduğu söylenen bir grup arkadaşıyla, imparatoru tutsak etmeyi denedi. İmparator Tai Sung’un bazı geceler başkent sokaklarında yanında sadece bir danışman alarak, göze çarpmayacak şekilde (tebdil’i kıyafet) korumasız olarak dolaştığı biliniyordur. Çünkü saray muhafız kıtasında görevli Göktürk askerleri vardı. Kür şad ve arkadaşları imparatoru tutsak ederek, imparatorun yaşamı karşılığında, Çin’in elindeki Türk tutsakların özgürlüğünü sağlamayı tasarlamışlardı. (Ancak bunun bir intihar görevi olduğu ortadadır. Çin imparatorlarına karşı daha önce böyle bir şey yapılmamış, hatta yapılmaya da denenmemiştir.) Şayet başarılsaydı, Türk kağanlığı yeniden kurulacaktı. Bununla birlikte, Kür şad kağan olmaya talip değildi. Sarayda tutuklu olan Kür şad’ın yeğeni Urku Tiğin kurtarılarak, kağanlığa getirilecektir.

Baskın ve İhtilal girişimi  Baskın planlanan sabah büyük fırtına vardı ve imparator sarayından dışarı çıkmaktır. Ancak vazgeçmeyi sakıncalı bulan Kür şad ve arkadaşları saraya saldırdılar. Uzun süren çarpışmalarda Kür şad arkadaşlarının büyük bölümünü kaybetti ve saraydan çekilmek zorunda kaldı. Kent dışında da mücadelesine devam eden Kür şad bir köprübaşında öldürüldü. (Diğer kaynaklar ise Kür şad ve arkadaşlarının saray baskını sırasında, kiminin çarpışırken kiminin ise sarayı yakarak tahrip ederken öldüğü ve cesetlerin saygıyla Göktürkler’e iade edildiği yazar.) O dönem Çin yıllıklarının bazı İngilizce tercümelerinde baskınla ancak dışarıdan gelen takviye askerlerle baş edebildiği yazar. Kimilerinde ise takviye askerlerle imparatorun hemen kurtarıldığını ve baskının önlendiği yazar. Ancak şu bir gerçektir ki her dönemde Çin sarayları ve imparatorları kalabalık muhafız kıtaları tarafından korunmuştur; eğer dışarıdan takviye gelmesi gerekmişse, bu önemli bir olaydır. Ayrıca Tang hanedanının bu kitaplara romanlara ve filmlere konu olmuş ünlü imparatoru Tai Sung’un baskından canını zor kurtarması(baskın sırasında kaçan imparatorun üzüntüden ağladığı söylenir) sarayda ve halk arasında şoka ve tedirginliğe sebep olmuş. Tang hanedanının en ufak bir hata yapmasını kollayan rakipleri için de hanedanı yıkmak için fırsat doğduğu inancını doğurmuş Tang hanedanı bu baskın yüzünden en zor günlerini yaşamıştır. Atatürk döneminde yazılmış kimi Türk tarihi kitaplarında baskın için “Tarihin en hayret uyandıran ihtilal girişimlerinden biri” diye söz edilir.

GİRİŞİMİN ÖNEMİ Kür şadın girişimi sıradan bir baskın olarak düşünülmemelidir. Çin sarayının yabancılar tarafından basılması bir ilktir. Çin imparatoru Taizong bu olaydan dolayı çok sarsılmış ve tahtının sarsılan itibarını toparlayabilmek ve olayın şokunu atlatabilmek için acil önlemler almış, Doğu Göktürk kağanlığını bağımsız olarak tanımış ve Çin kaynaklarında Kilibi khan olarak geçen Göktürk prensini de kagan ilan edip kendilerinin eski topraklarına gitme hakkını tanımış ve teşvik etmiştir. Aslında niyeti sarsılan otoritesini sağlamak olarak yorumlanabilir.
Olay ağızdan ağza yayılmış, efsanelere konu olmuş ve tutsak olan Türk (Doğu Göktürk) halkı arasında milli bilinci uyarıcı bir etki yapmıştır. (Kağanlık bu olaydan 41 yıl sonra bağımsızlık kazanmıştır.)
Kür şad İhtilalinden sonra olanlar  Bu olayın etkisini atlatmak amacıyla imparator taizong hemen etkili önlemler ve barışçı bir siyaset izlemek için harekete geçmiştir Kilibi han ünvanı ile Göktürk soylusunu Göktürk kağanı ilan ederek eski Göktürk topraklarında iskanı teşvik etmiştir (özellikle huing-nu bölgesi). Hemen yeni heyetler toplanarak Türk ileri gelenleri ile görüştürülmüş Türk halkına iyilik ve dostluk mesajları verilmiş ve yeni kurulan veya kurdurulan kağanlığa kesinlikle savaş için silahlanılmaması ve hiç bir yere akın yapılmaması en öncelikli şart olarak belirtilmiştir. Bu ve buna benzer gelişmeler Türk tarihi açısından adeta dönüm noktalarından birisi ve Türk milletinin var oluşunda önemli olaylardan birisi olmuştur.
Kür şad, 621 senesinde Çinli eşi İ-çing Katun tarafından zehirlenerek öldürülen Doğu Göktürk Devleti kağanı Çuluk Kağan’ın küçük oğludur. Çuluk Kağan’ın ölümünden sonra kardeşi Bağatur Şad, Kara Kağan adını alarak hükümdar olmuştur ve ağabeyinin Çinli eşi ile evlenerek Ötüken’deki Türkler arasında huzursuzluğa yol açmıştır… Bir tarafta Çinliler, diğer yandan da Sırtarduş Bayurku, Dokuz Oğuz, Uygur gibi Türk boylarının Göktürklere başkaldırıp savaşmaları ve ayrıca İ-çing Katun’un Ötüken’de esir durumda yaşayan Çinli azınlığa destek çıkarak bunların zenginleşmesini sağlaması sayesinde giderek zayıflayan ve kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan Türkler, 629 senesinde Çinlilerle yaptıkları savaşta tuzağa düşerek yenilince Doğu Göktürk Devleti yıkıldı. Başta Kara Kağan ve Kürşad olmak üzere binlerce Göktürk Çinlilere esir düşerek Çin’in başkenti Siganfu’ya götürülmüşler ve orada kendilerine tahsis edilen bölgede yaşamaya mecbur edilmişlerdir. Türkleri asimile edebilmek amacıyla Göktürk soylularını hassa ordusunda subay olarak görevlendiren Çinlilerin bu taktiği bir işe yaramamış, Türkler bağımsızlıklarına kavuşup yeniden devlet kurmak amacıyla fırsat kollamaya başlamışlardır. Kürşad da Çin hükümdarının ordusunda subay durumundadır fakat kılıcını milletinin özgürlüğü için çekeceği günü beklemektedir.
Esaretin beşinci yılında Kara Kağan kahrından ölür. Esaretin onuncu yılında, yani 639 senesinde, Bozkurt soyunun en büyüğü konumundaki Kürşad durumun iyice kötüye gittiğini görerek kırk çerisi ile birlikte ihtilal yapmaya karar verir. Geceleri kılık değiştirerek Siganfu sokaklarında tek başına dolaşma adeti olan Çin hükümdarı Tay-tsung’u yakalayarak rehin almaya ve bu sayede Çin sarayına girerek orada bulunan Kürşad’ın ağabeyinin oğlu Urku Tigin’i kurtarıp, toplayabildikleri kadar Türk ile birlikte Ötüken’e giderek tekrar devlet kurmaya, Urku Tigin’i de kağan ilan etmeye karar verirler. Bu uğraşta başarılı olurlarsa budun kurtulacak, başaramazlarsa da dökülecek kanları geride kalanlara ödevlerini hatırlatacaktır. Fakat ihtilal için harekete geçtikleri gece sağanak halinde yağan yağmur yüzünden Çin hükümdarı sarayından dışarı çıkmaz. İhtilali ertelemenin sakıncalı olacağını düşünen Kürşad, kırk çerisiyle birlikte Çin sarayına yürür, amacı sarayı basarak hükümdarı esir almaktır. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurun altında yüce dileğe doğru yürüyen kırk bir Türk yiğidi sarayın kapısına vardıkları anda cenk başlar. Yüzlerce Çinli askeri öldürürler ama binlercesi üzerlerine saldırmaya devam eder. Göktürklerin bir kısmı sarayın içinde savaşırken şehit olur, sağ kalanlar ise Kür Şad’ın önderliğinde saraydan çıkarak Vey ırmağına doğru ilerlerler, niyetleri ırmağı geçerek Ötüken’e doğru at koşturmaktır. Ama sağanak halinde yağan yağmur yüzünden yükselen sular köprüyü sürükleyip götürdüğü için karşıya geçemezler ve peşlerinden gelen Çin ordusu ile son kez cenge tutuşurlar. Binlerce Çinli askere karşı savaşan bir avuç Türk yiğidi peş peşe uçmağa varırlar. Sadece Kürşad sağ kalmıştır, tek başına Çin hükümdarlığına karşı savaşmaktadır. En sonunda O da şehit olur fakat elinde kılıcıyla atının üzerinde durmaktadır, öldüğü halde yere düşmemiştir… Kürşad ölmüş fakat yenilmemiştir…
Kürşad ve kırk çerisinin yaptıkları ihtilalden sonra korkuya kapılan Çinliler, Siganfu’daki bütün esir Göktürkleri mecburen serbest bırakırlar. Göktürkler kırk üç yıl boyunca dağınık bir şekilde yaşarlar, bazı Göktürk soyluları yeniden devlet kurma girişiminde bulunsalar dahi başarılı olamazlar… Fakat 682 senesinde Bozkurt başlı sancak tekrar kaldırılır ve Kutluk Şad (İlteriş Kağan) ile Bilge Tonyukuk İkinci Göktürk Devleti’ni kurarlar…

15 Mart 2014 Cumartesi

Okuduklarınız Arasına Bunu da Ekleyin VE Sindirerek Okuyun...


Tehlikeli tiyatro!


Türkiye'ye pençelerini geçirmiş ve hiç çıkarma niyetinde olmayan güçler yine sahnede! İçlerinde yok yok!

Bu yeni de değil üstelik. Olan biten, ülkenin her kurumuna, her kesitine, her yapısına sızdıklarının ve yönettiklerinin açık olarak ortaya çıkmasından başka bir şey değil.

Aylardır hastanede yoğun bakımda tutulan evladımız Berkin Elvan'ın vefat etmesi, ardında düzenlenen cenazeye koca bir kalabalığın katılması, patronların, medyanın, CHP'nin Berkin üzerinden siyasi mesajlar verip gerginliği artırmak için ellerinden geleni yapması

gece Okmeydanı'nda KARANLIK köşelerden silahların patlaması, 22 yaşındaki gencecik Burak Can Karamanoğlu'nun şakağından vurulup hayatını kaybetmesi

bir polisin görevi başında şehit olması, twitter'da grupların karşılıklı küfürleşmesi, meydan okunması, Berkin'i kızıl DHKPC bayraklarla uğurlayanların karşısına Burak Can'ı TÜRK BAYRAKLARIYLA uğurlayan kalabalığın çıkması

alttan alta uzun zamandır pişirilen ÇATIŞMA ortamının sonuç vereceğinin ilk işareti!

Bunu çok önceleri yazdım!

Hatta geçtiğimiz günlerde ERGENEKON TAHLİYELERİNDEN sonra "İki isim hiç rahat durmaz! Bunların dışarıda olması gerginliğin artacağı anlamına gelir" dedim!

Çünkü bu iki ismin TÜRKİYE ile hiçbir bağı yoktu! Doğrudan İngiliz gizli servisine bağlı kişilerdi! Geçmişte olduğu gibi gelecekte de bunun gereğini yapacaklardı!

Bunları yıllarca içeride koruyup kollayan YAPI şimdi ilk iş olarak dışarı çıkarmayı başarmış, ardından KARANLIK NOKTALARDAN özenle seçilen Burak gibi gençlerin üzerine KURŞUN sıktırmıştı!
Bakın!

Türkiye her taraftan sarılıyor!
Kuşatılıyor!

Bu yapıyı defalarca söyledim! İngiltere, Yahudi BARONLAR, içerideki emanetçileri ve Paralel Yapı...

Bunlara lojistik olarak, en azından moral motivasyon olarak CHP, iş dünyası, aşırı sol örgütler ve Avrupa ülkelerinin istihbaratı destek veriyor!

Bunu görmek için kimin kim olduğunu bilmek şart!

Günlük yaşadığımız için günün sonunda her şeyi unutur yeni bir sayfa açarız! Bu bizde gelenek haline geldiği için dağıtılan rolleri ıskalarız! Karşımızdaki koalisyonu göremeyiz! Kasım ayının 11'i gibiydi...

Fethullah Gülen başka mevzular konuşurken bir münasebetle sözü ERGENEKON TUTUKLULARINA getirdi ve şöyle dedi:

"Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkan olsa, ben onların hepsine serbestsiniz derim." "Ergenekon dalgalarından bizi sorumlu tutanlar yanılıyor" diyordu. "Biz yapmadık! Çok acı çektirseler de biz sorumlu değiliz" diyordu.

"Kader hüküm verdi ve kaderin o mevzuda figür olarak kullandığı insanlar, onları öyle yaptılar" diye konuşuyordu!

Ben o zaman ERGENEKON'da tahliyeler olacağını ve maalesef ortalığın da giderek karışacağını düşündüm!

Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama ortada izaha muhtaç noktalar vardı!

Neden Gülen teke tek konuşmayı tercih ediyordu?

Devlete SIZMA görevi verilen İMAMLAR neden doğrudan ondan emir alıyordu?

Kimin nereye ne kadar sızdığını kim biliyordu?

17 Aralık için niçin Pensilvanya'dan "Düğmeye basın!" emri geliyordu?
Askere, MİT'e ve YARGI'ya sızanlar için neden KOD ismi kullanılıyordu?
Cemaat gibi yüce gönlüyle iş yapanlar KOD İSME niçin gerek duyuyordu?

Bu KOD isimleri kim neye göre belirliyordu?

Saf ve temiz duygularla hareketin içinde yer alanlar neden gerçek isimlerle görev yapıyordu?

Cemaatte niye herkes her şeyi bilmiyordu?

Özellikle askere ve MİT'e sızanlara bilgiler ve emirler nasıl iletiliyordu?
Üçer kişilik hücreler halinde organizasyonun genişlediği doğru muydu?
Üç kişilik grupta bile birbirinin gerçek ismini bilmeyen oluyor muydu?
SIZMAYI başaranlara hedef olarak ne konuluyordu?

MİT'teki üst düzey bir elemanın, örneğin ilkokul öğretmenine, askerdeki üst düzey bir subayın da nüfus memuruna bağlandığı oluyor muydu?

Sızılan yerlerdeki elemanlar neden aynı camianın içinden gelenlerden emir almıyordu?

Maneviyatla iş görenler ile devleti ele geçirmek için çalıştığı öne sürülenler nasıl ayırt ediliyordu?

Bütün sızmalar başarılı olduğunda ortaya çıkacak tablo neydi?
Bunu Sayın Fethullah Gülen'den başka bilen var mıydı?

Pensilvanya'da "Hocaefendi meşgul!" denildiğinde Sayın Gülen'in bilinmeyen yerlere gittiği ve YABANCILARLA görüştüğü doğru muydu?

Bunlar benim değil, merak edenlerin alt alta getirip cevabını aradığı sorular!

Ben de merak etmiyor değilim tabii!

Kürtler'le buluşan Türkiye'nin büyük güç olmaması için, Ortadoğu'da yeni bir sayfa açılmaması için bu ŞART!

Bu nedenle cemaate gönül verip Pensilvanya'dan emir alanlar da, Masonik bağlantıları olanlar da, Sünni kimliği yüzünden Erdoğan'den nefret edenler de bir arada! Ama bütün bunları bir araya getiren YAHUDİ AKLI!

Kraliçe ve adamları! İngiliz medyası, CHP, iş dünyası, bizim BARONUN adamları, Aydın Bey'in yayınları, Londra'dan emir alan SOLCULAR, Gülen'in basını, BDP gibi asla ve kat'a yan yana gelmeyen YAPILARIN bir bütün oluşturmasının matematikle açıklanacak tarafı yok!

Ben diyorum ki bunları yan yana getiren KRALİÇE!
Bunu da Amerika'nın üzerinden yapıyorlar!
Ortada ne iz var ne de yüz!

Ama koalisyon ortada! Hedef de Türkiye!

Bu dönemin tarihi yazıldığında GERÇEK tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacak! İçinden geçtiğimiz dönemi anlamak çok kolay değil!

Yıllarca askerleri kışladan çıkarıp "Yürüyün arkanızda biz varız! Laiklik elden giderse ülke batar!" diyen İstanbul sermayesi ile askere sızmaya çalışan İSLAMCI YAPI nasıl bir araya geldi?

Laiklik için varolan CHP, nasıl oldu da AMERİKA'da cemaatle el sıkıştı? İrticanın odağı olanlar ile Kraliçe Elizabeth'in elinden NİŞAN alan bizim BARON nasıl bir araya geldi?

Bütün bunları yan yana getirenin sakın ANANAS olduğunu söylemeyin!

Tespih tanesi gibi yan yana dizilmelerinin tek nedeni İNGİLİZ FİNANS İMPARATORLUĞU ve onun verdiği emirler!
Biz şu anki süreci Amerika'dan yönetiliyor sanıyoruz!
ALGI böyle bir şey!

Çünkü oradaki güç Obama'yı da aşabilecek kadar kudretli!

Bu insanlar Ukrayna'da yaptıkları gibi bizi birbirimize düşürmek de dahil olmak üzere her yolu deneyecekler!

Bu tuzağa düşmemek için Berkin Elvan'a da Burak Can'a da sahip çıkmalıyız!

Bizim kayıplarımız sadece bunları güldürür!
Sakın buna izin vermeyin!
Acıları çoğaltıp gelmeye çalışacaklar!

Canımız da yansa bir araya gelmeyi unutmayalım!

Timsah gözyaşı dökenlere baktıkça kimlere karşı olduğumuzu daha da iyi görüyorum!

Unutmayın; bu SAHTELER içinde Berkin için, Burak Can için samimi olarak tek damla gözyaşı akıtmayacak çok insan var!
Çünkü bunlar bizden değil!
YABANCI!

NOT: Ben hala Gülen'e YEŞİL PASAPORT veren yetkilinin kim olduğunu merak ediyorum! Dahası Gülen'in istemediği isimlerin Amerika'ya vize bile alsa neden giremediğini...

Ergün Diler